Kuşaklar Arasındaki Uçurumu Kapatmak: Hizmet Hareketi'nde Çift Yönlü İletişim Stratejileri
Hilal Akdeniz
Günümüzün hızla değişen dünyasında, kuşaklar arası uçurum, Müslüman diasporası da dahil olmak üzere tüm toplulukları etkileyen bir olgudur. Bu durum, özellikle Hizmet Hareketi takipçileri arasında, değerler, iletişim tarzları ve bakış açılarındaki farklılıklar nedeniyle yanlış anlamalara ve çatışmalara yol açabilir. Ancak etkili çift yönlü iletişim stratejileri aracılığıyla, bu uçurum kapatılabilir ve kuşaklar arasında daha büyük bir uyum, anlayış, ve işbirliği sağlanabilir.
Kuşaklar Arasındaki Uçurumu Anlamak
Sosyolog Karl Mannheim tarafından ortaya atılan kuşaklar arası uçurum kavramı, her kuşağı tanımlayan farklı deneyim ve değerleri ifade eder. Bu farklılıklar, özellikle kültürel ve din arka planlarının farklılığı daha da belirgin olan diaspora topluluklarında kendini keskin bir şekilde gösterebilir. Hizmet Hareketi içerisinde, yaşlı nesil, geleneklere, toplu ibadet ve faaliyetlere ve yüz yüze iletişime önem verirken, Batı toplumlarında yetişen genç nesil ise bireyselliğe, dijital iletişime ve teknolojiye uyum sağlamaya daha yatkın olabilir. Araştırmacılar Neil Howe ve William Strauss, kuşaklar arasındaki bu farklılıkları kapsamlı bir şekilde incelemiş ve bu farklılıkların doğal olduğunu, ancak uygun bir şekilde ele alınmadığında önemli zorluklar oluşturabileceklerini belirtmişlerdir.
İletişimdeki Zorluklar
Müslüman toplulukları içinde kuşaklar arası uçurumu kapatmada en büyük zorluklardan biri, iki tarafın kültürel ve dini beklentileri arasındaki çatışmadır. Geert Hofstede'in kültürel boyutlar üzerine yaptığı araştırma, köklü değerlerin iletişim tarzlarını, ve beklentileri nasıl şekillendirdiğini vurgular. Örneğin, Hizmet Hareketi içindeki büyük kuşak, geleneksel ve dini uygulamalara belirli bir bağlılık ve saygı beklerken, genç kuşak daha fazla özgürlük ve açık hareket alanı arayabilir. Bu farklılıklar, her iki tarafın da yanlış anlamalar ve hayal kırıklığı yaşamasına neden olabilir.
Bir diğer önemli zorluk ise teknolojik uçurumdur. Marc Prensky'nin "Dijital Yerliler" ve "Dijital Göçmenler" kavramı, kuşakların teknolojiyle nasıl etkileşime geçtiği konusundaki farklılığı tanımlar. Dijital teknolojiyle büyüyen genç kuşak, bu teknolojinin kullanımında oldukça yetkinken, büyük kuşak bu hıza ayak uydurmakta zorlanabilir. Bu ‘teknolojik uçurum’, iki kuşağın tercih ettiği iletişim araçları ve yöntemleri arasında büyük farklar olması nedeniyle, iletişim kopukluklarına neden olabilir.
Algı da kuşak farkını derinleştiren önemli bir etkendir. Henri Tajfel ve John Turner’ın Sosyal Kimlik teorisine göre, insanlar kendilerini ve başkalarını belirli gruplara ayırma eğilimindedir. Bu gruplandırmalar ise sıklıkla yanlış anlaşılmalara ve stereotiplere yol açabilir. Hizmet Hareketi bağlamında, yaşlı nesil gençleri saygısız ya da gerçeklerden kopuk olarak görebilirken, genç nesil ise yaşlıları değişime kapalı ve katı olarak algılayabilir.
Kimlik ve Aidiyet: Darbe Sonrası Göçün Travması
Hizmet Hareketi’ndeki kuşak farkının en karmaşık ve acı verici boyutlarından biri, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası Türkiye’den göç etmek zorunda kalan çocuk ve ergenlerin yaşadığı travmalardır. Bu göç, gönüllü değil, zulümden kaçış amacıyla yapılmış bir zorunlu bir kaçıştı. Hizmet Hareketi ile ilişkilendirilen aileler, Türk hükümeti tarafından terörist ilan edildikleri için göç etmek zorunda kaldılar. Bu ailelerin çocukları, ebeveynlerinin hareket içindeki rolleri nedeniyle ana vatanlarında köklerinden koparıldı, ve göçtükleri yeni ülkelerde hem kimlik krizleri ve hem de uyum sorunlarıyla yüzleştiler.
Bu gençler, kendilerinin seçmediği bir krizle başa çıkmaya çalışıyorlar. Ulusal kimlikleri ve kültürel aidiyetleri sarsıldı; bir anda sürgün ya da mülteci olarak sınıflandırıldılar. Bu zorunlu göç ve anavatanları tarafından onlara yapılan damgalanma, derin bir kayıp ve dışlanmışlık hislerine neden oldu.
Nazilerden kaçan Yahudi ailelerin, yeni ülkelerde yaşamlarını ve kimliklerini yeniden inşa etme mücadelesi verdiği Shoah sonrası Yahudi diasporası ile benzerlikler kurulabilir. Yahudi çocuklar, yeni toplumlara entegre olurken kültürel ve dini kimliklerini koruma konusunda karmaşık bir yol izlemek zorunda kaldıkları gibi, Hizmet Hareketi’nin genç üyeleri de benzer bir süreçten geçmektedir. Bu gençler, diaspora içinde yeni kültürel bağlamlara uyum sağlarken, memleketlerinden gördükleri düşmanlıkla birlikte Türk miraslarını uzlaştırma mücadelesi vermektedirler. Kültürel ve dini kimliklerini koruma ile yeni toplumlara entegrasyon zorlukları, Shoah sonrası Yahudi ailelerinin deneyimlerine benzer şekilde, Cohen (2008), Boyarin ve Boyarin (1993) ve Hirsch (1997) gibi diaspora çalışmaları üzerine yapılan araştırmalarda geniş kapsamlı olarak ele alınmıştır.
Bu travmanın aile içi ilişkilere etkisi de oldukça büyük olabilir. Ebeveynler, suçluluk, kayıp ve korku duygularıyla baş ederken, bu duyguları farkında olmadan çocuklarına da yansıtabilirler. Ebeveynlerin kültürel ve dini değerleri koruma baskısı, çocukların yeni çevrelerinde uyum sağlama ve kabul görme ihtiyaçlarıyla çatışabilir. Bu gerilim, gençlerin kimliklerini yeniden tanımlama çabalarını zorlaştırabilir.
Gençlerin kimlik inşa süreci, içinde bulundukları ikili yaşamla daha da karmaşıklaşır. Bir yandan ebeveynlerinin kültürel ve dini köklere bağlılık beklentileri, diğer yandan yeni topluma uyum sağlama zorunluluğu arasında kalabilirler. Bu kimlik çatışması, aidiyet duygusunu zayıflatabilir ve gençlerin iki kültüre de tam anlamıyla adapte olamama sorununu doğurabilir.
Fethullah Gülen hakkında yazılan yakın tarihli bir yayın olan "Gülen im Gespräch. Woran ich glaube - Wofür ich lebe" (2024) adlı eserinde, gençlerin geleceğin şekillendirilmesindeki kritik rolüne vurgu yapar. Gülen, "Geleceğin zorluklarına gereken olgunluk ancak gençler vasıtasıyla mümkün olacaktır. Gençlerin bilinçaltı ve karakter oluşumu—psikologlar bir kişinin bilinçaltının büyük ölçüde 0-5 yaş arasında oluştuğunu söyler—öncelikle empati, şefkat ve merhamet üzerine odaklanırsa, önemli bir adım atılmış olur—Allah'ın izniyle" der. Gülen, insanlığın sorunlarını çözmeye adanmış bir nesil yetiştirmenin önemini vurgular. Bu vizyon, travmatik geçmişlerine rağmen bu genç bireylerin, empati ve anlayışla rehberlik edilerek, hızla değişen dünyada yerlerini ve amaçlarını bulmalarına olanak tanıyan bir ortamda yetiştirilmeleri gerektiğini göstermektedir.
İletişimde Çift Yönlü Stratejiler
Bu zorluklara rağmen, kuşak farkını kapatmak için çift yönlü iletişim stratejileri oldukça etkili olabilir. Bu stratejilerden biri, Carl Rogers’ın danışan merkezli terapi yaklaşımında vurguladığı gibi, aktif dinleme ve empati kurmaktır. Karşılıklı yargılamadan yapılan bir dinlemeler ve karşılıklı anlayış, kuşaklar arasında güven ve empatiyi güçlendirir. Bu yaklaşım, her iki neslin de kendini değerli ve anlaşılmış hissetmesini sağlar.
Teknoloji kuşaklar arası bir engel olarak görülse de, bilinçli kullanıldığında kuşaklar arasında köprü olabilir. Sherry Turkle, Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other adlı kitabında, teknolojinin dikkatli kullanıldığında kuşaklar arasında daha anlamlı etkileşimlere yol açabileceğini tartışır. Örneğin, çevrimiçi platformlar veya sosyal medya üzerinden kültürel ve dini içerikler paylaşmak, kuşaklar arasında ortak bir iletişim zemini oluşturabilir.
Kültürel ve dini hassasiyetler ve duyarlılıklar da çift yönlü iletişimde önemlidir. Stella Ting-Toomey’nin kültürlerarası iletişim çalışmaları, farklı kültür ve dini arka planlara saygı duymanın önemini vurgular. Hizmet Hareketi bağlamında, genç nesil yaşlıların bilgelik ve geleneklerine değer vermeli, yaşlı nesil ise gençlerin değişen perspektiflerine ve uygulamalarına açık olmalıdır. Bu karşılıklı saygı, kuşak farklılıklarından kaynaklanan gerilimleri azaltmada büyük bir rol oynayabilir.
Her iki neslin de katılımıyla gerçekleştirilen ortak faaliyetler de kuşak farkını kapatmada etkili olabilir. Robert Putnam’ın sosyal sermaye kavramı, insanların ortak etkinliklerle ilişki kurmasının ve bunları güçlendirmesinin önemine dikkat çeker. Hizmet Hareketi’nde, iki kuşağın birlikte katıldığı toplumsal hizmet projeleri veya eğitim etkinlikleri, bağları güçlendirerek karşılıklı anlayışı teşvik edebilir. Bu etkinlikler, sadece işbirliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda kalıcı ilişkiler kurarak iki tarafında önyargılarının ve algılarının yıkılmasına da yardımcı olur.
Vaka Çalışmaları ve Örnekler
Hizmet Hareketi’nden araştırmalar sonucu elde edilen vaka çalışmaları, bu stratejilerin nasıl başarıyla uygulanabileceğini gösterir. Bazı yerel Hizmet topluluklarında, yaşlı ve genç üyeler, geleneksel öğretileri modern yöntemlerle harmanlayan eğitim projelerinde birlikte çalışmışlardır. Bu projeler, kuşak farkını kapatmak ile kalmamış, aynı zamanda topluluğun gelişimine katkıda bulunmuştur
Örneğin, Yavuz ve Esposito (2003)’nun Turkish Islam and the Secular State: The Gülen Movement adlı kitabında, Hizmet Hareketi’nin diaspora içinde kültürel ve dini kimliğini korurken, farklı toplumsal normlara nasıl uyum sağladığını detaylandırır. Kitap, büyük jenerasyondan liderlerin manevi rehberliği ve gençlerin yenilikçi yaklaşımları ile ortaklaşa yürütülen projelerden örnekler sunar.
Bir diğer alakalı örnek ise, Hizmet Hareketi tarafından desteklenen eğitim programlıdır; burada hem yaşlı hem de genç nesiller, diaspora gençliğinin ihtiyaçlarını ele alan müfredatlar geliştirmek için birlikte çalışırlar. Bu programlar, Türk kültür ve dilini korumakla birlikte, bulundukları ülkenin değerlerini de katarak gençlerin hızla gelişen dünyada iki kimlik arasında denge kurmasına yardımcı olur. Bu yaklaşım, Robert Putnam'ın Bowling Alone (2000) adlı eserinde tanımladığı gibi, sosyal uyumu teşvik etmede topluluk katılımının önemini vurgulayan "sosyal sermaye" kavramı tarafından desteklenmektedir.
Eğitim programlarında ise büyük ve genç nesiller birlikte çalışarak diaspora gençlerinin ihtiyaçlarına uygun müfredatlar geliştirmişlerdir. Bu programlar, Türk kültür ve dilini korumakla birlikte, bulundukları ülkenin değerlerini de katarak gençlerin hızla gelişen dünyada iki kimlik arasında denge kurmasına yardımcı olur.
Sonuç
Kuşak farkı doğal bir olgudur; ancak bu fark, Hizmet Hareketi gibi topluluklarda birlik ve ilerleme için bir engel olmak zorunda değildir. Kuşaklar arasındaki farkları anlamak, empati kurmak ve ortak faaliyetlerde işbirliği yapmak, topluluğun gelişmesine ve uyum sağlamasına katkıda bulunabilir.
Yazar Biyografisi
Hilal Akdeniz, 20 Temmuz 1979'da Augsburg, Almanya'da doğmuş olup, sosyoloji alanında derin bir akademik geçmişe ve eğitim ile proje yönetimi alanlarında önemli profesyonel deneyime sahip bir Alman vatandaşıdır. Akademik yolculuğuna Augsburg Üniversitesi'nde hukuk eğitimi alarak başlamış, ardından sosyoloji alanına yönelmiş ve Heidelberg Üniversitesi'nden lisans derecesi ile Goethe Üniversitesi Frankfurt'tan yüksek lisans derecesi almıştır. Araştırmaları, Türkiye'de 2016 darbe girişimi sonrasında Türk mültecilerin kimlik ve aidiyet sorunları ile genç Müslüman kadınların gönüllü sektörde maruz kaldıkları kesişimsel ayrımcılık gibi kritik konulara odaklanmış olup, bu çalışmaları Prof. Helma Lutz ve Dr. Meltem Kulaçatan gibi saygın akademisyenlerin rehberliğinde gerçekleştirmiştir.
Hilal'in profesyonel deneyimi, akademi ve proje yönetimi alanlarındaki rolleriyle şekillenmiştir. Ekim 2020'den bu yana Stiftung Dialog und Bildung'da araştırma asistanı ve proje yöneticisi olarak görev yapmakta ve kültürlerarası diyalog ve eğitimle ilgili projelerin ilerlemesinde önemli bir rol oynamaktadır. Vakıftaki çalışmalarına ek olarak, Hilal, Oldenburg Üniversitesi ve Potsdam Üniversitesi'nde dersler vererek yükseköğretime önemli katkılarda bulunmuştur. Çeşitlilik yönetimi, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve toplumsal cinsiyet ile İslam'ın kesişimi konularında dersler vererek uzmanlığını paylaşmış ve öğrencilerinin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmiştir.
Hilal'in akademik mükemmeliyet ve toplumsal konulara olan bağlılığı, Barış ve Adalet Platformu'nda proje yöneticisi olarak yaptığı gönüllü çalışmalar ve Interkulturellen Rat Darmstadt e.V.'nin konuşmacı havuzundaki aktif katılımıyla da kendini göstermektedir. Araştırmalarını çeşitli konferanslarda sunmuş ve sivil toplum dayanışması, göç ve Türk siyasetinin Almanya'daki diaspora üzerindeki etkisi gibi konularda yayınlar yapmıştır. Almanca, Türkçe ve İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşabilen Hilal, ayrıca orta düzeyde Fransızca bilmektedir, bu da onun akademik ve kültürlerarası ortamlardaki çeşitli rollerini desteklemektedir.
Referanslar
- Aydin, Y., & Langer, M. (2024). Gülen im Gespräch. Woran ich glaube - Wofür ich lebe. MainDonau Verlag.
- Boyarin, D., & Boyarin, J. (1993). Powers of Diaspora: Two Essays on the Relevance of Jewish Culture. University of Minnesota Press.
- Cohen, R. (2008). Global Diasporas: An Introduction. Routledge.
- Gilbert, M. (1984). The Holocaust: A History of the Jews of Europe During the Second World War. Holt, Rinehart and Winston.
- Hirsch, M. (1997). Family Frames: Photography, Narrative, and Postmemory. Harvard University Press.
- Hofstede, G. (1980). Culture's Consequences: International Differences in Work-Related Values. Beverly Hills: Sage Publications.
- Howe, N., & Strauss, W. (2000). Millennials Rising: The Next Great Generation. New York: Vintage Books.
- Mannheim, K. (1952). The Problem of Generations. In Essays on the Sociology of Knowledge (pp. 276-320). London: Routledge & Kegan Paul.
- Prensky, M. (2001). Digital Natives, Digital Immigrants. On the Horizon, 9(5), 1-6.
- Putnam, R.D. (2000). Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community. New York: Simon & Schuster.
- Rogers, C.R. (1951). Client-Centered Therapy: Its Current Practice, Implications and Theory. Boston: Houghton Mifflin.
- Safran, W. (1991). Diasporas in Modern Societies: Myths of Homeland and Return. Diaspora: A Journal of Transnational Studies, 1(1), 83-99.
- Tajfel, H., & Turner, J.C. (1986). The Social Identity Theory of Intergroup Behavior. In S. Worchel & W.G. Austin (Eds.), Psychology of Intergroup Relations (pp. 7-24). Chicago: Nelson-Hall.
- Ting-Toomey, S. (1999). Communicating Across Cultures. New York: Guilford Press.
- Turkle, S. (2011). Alone Together: Why We Expect More from Technology and Less from Each Other. New York: Basic Books.
- Yavuz, M.H., & Esposito, J.L. (2003). Turkish Islam and the Secular State: The Gülen Movement. Syracuse, NY: Syracuse University Press.