Göç Divanı Değerlendirme Makalesi - 1: Göç ve entegrasyon konulardan Hizmet insanlarının sorumlukları üzerine düşünceler

From HizmetWiki Türkçe (Açık)
Jump to navigation Jump to search

Zeki Sarıtoprak Hoca'nın aynı konudaki üç farklı makalenin birleşimi ve sonuna ‘’Hizmet Mensuplarına Düşen Sorumluluklar’’ bölümünün eklenmesiyle oluşan makalesinden bence önemli olan birkaç bölümü tekrarlamak, sonra da bu konudaki kendi değerlendirmelerimi aktarmak istiyorum.

İslam'da göç için kullanılan terim hicret olmakla beraber yakın anlamda olan gurbet terimi de kullanılır. Hicret ve gurbet arasındaki fark hicretin kalıcı bir yer değiştirmeyi ifade etmesine karşılık gurbetin kalıcı veya geçici yer değiştirmeler için kullanılmasıdır.


Göç ve mültecilik hem vahim insani durumlardır hem de acı çekme ve yardıma ihtiyaç duyma ile ilişkilidir. Mülteci kelimesi Kur'an'da kendi başına geçmez, ancak kendisine zekât düşen zümreler arasında Kur'an ‘ibnü’s-Sebil’ diye bir kategoriden bahseder (bkz. Tevbe Suresi, 60). İbnü's-sebil kelime anlamı olarak gezgin demektir. Kur'an tefsirlerinde, "Bir şehirden geçen yolcular; memleketlerinde malları olsa bile, yolculuklarına devam etmelerine yardımcı olacak hiçbir şeyi olmayanlar" olarak tarif edilmiştir.


Peygamber Efendimiz şöyle vurgulamaktadır: "Muhtaçlara, yoksullara ve düşkünlere kapısını kapatan hiçbir lider yoktur ki, Allah da onun yoksulluğuna, muhtaçlığına ve düşkünlüğüne cennetin kapısını kapatmasın" (Tirmizi, hadis no: 1332). Başka bir deyişle hadis-i şerif, Allah'ın, kapılarını açmayanlara refah, bolluk ve bereket getiren İlahi Rahmetinin kapılarını kapatacağını açıklamaktadır. Bu hadis, göçün her insanın yeryüzündeki yolculuğunun bir parçası olduğuna ve yeryüzündeki hayat devam ettiği müddetçe devam edeceğine işaret etmektedir. Yani göç, kıyamete kadar asla bitmeyecektir. Bu göçler, dini zulümden kaçmak veya İlahi mesajı yaymak için yapılabilir.


Sayın Sarıtoprak göç-hicret konusunda örnekler verdikten sonra entegrasyon, yeni toplumda vazifeler, manevi beslenme ve vatan hasretinde denge konusunda bazı tavsiyelerle makalesini sonlandırmaktadır. Benim de bu makaleye eklemek istediğim düşünceler şunlardır:


ASİMİLASYON PROBLEMİ: Muhacirleri bekleyen sorunlardan birisi karşılaştıkları farklı kimlik, kültür ve inançlar karşısında zamanla özünden uzaklaşma ve kendi değerlerine yabancılaşma problemidir. Özellikle Batı dünyası gibi maddi refahın ileri safhada olduğu, sefahat ve eğlencenin had safhada gerçekleştiği, ahlaki değer yargılarının farklı olduğu ülkelerde muhacirlerin, inanç, ibadet, ahlak ve aile hayatlarını istikamet üzere sürdürmeleri ve korumaları kolay olmayacaktır. Zira zulmün, ayrımcılığın, fakirliğin ve geri kalmışlığın hâkim olduğu coğrafyalardan kalkıp gelen kimselerde oluşabilecek hayranlık duygusu ve değişik kompleksler, taklidi ve onlara benzemeyi beraberinde getirebilir.

GENÇLERE VE ÇOCUKLARA ÖZEL İLGİ: Allah Resulü de “Kişi, arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz bu hususta dikkat etsin ve kiminle dostluk kuracağını iyice araştırsın.” (Ebu davud, Edeb 19 (4833); Tirmizî, Zühd 45 (2378)) buyuruyor. Özellikle yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin arkadaş çevresine dikkat edilmesi gerektiği dersini veriyordu. Muhacir ve ensarıyla ashâb-ı kiram, evlatlarını da yakın takibe alıyor ve onları Efendimiz’in huzuruna yönlendiriyorlardı. Resûlüllah’ın sohbetinden ayrı düşen ve O’nu ziyarette gevşeklik gösteren çocukları ve gençleri ikaz edip uyarıyorlardı. Ayrıca Efendimiz, çocukları ve gençleri, güreş, ağırlık kaldırma, yüzücülük, binicilik (at ve deve yarışları), atıcılık (okçuluk ve mızrakçılık) ve koşu gibi değişik sportif faaliyetlere yönlendirerek hem onların zihnen ve bedenen gelişmelerini temin etmiş hem de bu etkinliklerle onları toplumdaki zararlı duygu, düşünce ve alışkanlıklardan korumuştu.

HİCRET ŞUURU OLUŞTURULMASI VE MİRAS BIRAKILMASI: Bir ayet-i kerimede hicret şöyle anlatılır: “İman edip hicret edenler, Allah yolunda cihad edenlerle onlara kucak açıp yardım eden Ensar var ya, işte gerçek müminler bunlardır. Bunlara bir mağfiret, pek değerli bir rızık (nasip) vardır.” (Enfal 74) Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine, “Ya Resûlallah! Bana öyle bir amel tavsiye et ki onunla amel edip istikamet üzerine yürüyeyim.” diyen sahabiye, “O zaman senin hicret etmen gerekir. Zira hicrete denk bir ibadet yoktur.” (Nesai) buyurmuştu. Bu ve benzeri ayet ve hadislerle Allah ve Resûlü, hicretin beraberinde getirdiği sıkıntıları dillendirip gençleri bu ibadet ve aksiyondan soğutma değil de hicretin Hak katındaki değerini anlatıp bir “Muhacirlik şuuru” oluşturmayı hedeflemiştir. Ayrıca Efendimiz, “Hicret edin ki evlatlarınıza, izzet/şeref/itibar miras bırakasınız.” (Muttaki, Kenzül ummal) buyurarak muhacirliğin, büyük bir şeref olduğunun nesillere anlatılması ve bunun nesilden nesile de miras bırakılması gerektiğini özellikle vurgulamıştır.  

ENTEGRASYON SIKINTISI: Bu sadece Avrupa’nın farklı ülkelerindeki Hizmet insanlarının entegrasyon sıkıntısı değil, aynı zamanda Hareket’in üç katmanının (Daha önce gelen Hizmet mensupları, onların Avrupa’da doğan çocukları ve yeni gelenler) kendi arasındaki entegrasyon sıkıntısıdır. Bu konunun farklı tecrübelerden öğrenilenlerle daha geniş bir topluluğun entegrasyonu şeklinde düşünülmesi gerekir.

AHDE VEFA: İltica başvurusu ile toplumsal bir sözleşme imzalandığının bilincinde olunmalıdır.

EKONOMİK BAĞIMSIZLIK: Devlete ve topluma maddi olarak yük olmamayı hedeflemek esas olmalıdır. Toplumların göçmenleri yük olarak gördüğünü ve her ekonomik durgunlukta göçmen karşıtı hareketlerin güç kazandığını unutmamak gerekir. Batı toplumlarında mülteci, her şeyden önce, eğitiminden ve geçmiş başarılarından bağımsız olarak sadece bir mülteci olarak görülür.

TOPLUMA ENTEGRE OLMAK: Entegrasyon konusunda her ülkenin ve her bölgenin kendine özel şartları dikkate alınmalıdır. Başka yerlerdeki uygulamalar benim ülkemde bir anlam ifade etmeyebilir.

GÖÇ SÜNNETİ: Siyeri göç ve göçmenlik açısından okumalı ve temel bazı ilkeler elde etmeliyiz. Bu konuda çerçeveyi geniş tutmakta fayda var. Müslümanların Irak, Suriye, Mağrib, Endülüs gibi coğrafyalar üzerinden dünya ile tanışması konusuna çalışmalıyız.

DEĞERLERLE REHABİLİTASYON: 'Kendi' değerlerimize ve beslenme kaynaklarımıza küsmeden, bu değerlerle rehabilitasyon yolunu aramalıyız. Kaçış sürecinin yaralarını sararken, kendi değerlerimize olan güven duygumuzu gözden geçirmeli ve göç ettiğimiz ülkeyi de ölçüsüz hayranlıktan sıyrılarak tanımaya çalışmalıyız.

DİYALOG EĞİTİMİ: Toplumla bağ kurma çabası kuralsız bir iş olarak değil, bir ilim olarak ele alınmalı ve bu konuda eğitimler verilmelidir.

ÖNDE GÖRÜNMEMEK: Gönüllü faaliyetlerin yapıldığı yerlerde, projelerde önde görünmenin bazı kesimleri rahatsız edebileceği hesaba katılmalıdır. Hizmette önde ücrette geride prensibi bu faaliyetlerde de geçerlidir.

DİYALOG HİZMETLERİ: Diyalog, ilk dönemlerden beri Hizmet’in ana faaliyetlerinden biri olagelmiştir. Hizmet’in diyalog ve hoşgörü söylemini hayata geçirecek gönüllüler, bulundukları ülkelerdeki her düşünce ve inançtan kişilere yaptıkları ziyaretler, karşılıklı saygı ve diyaloğu esas alan çok sayıda program ve yayın ile tarihe geçen muazzam bir gayret ortaya koydular.

GURBETÇİLER: Türkiye'den işçi alımlarıyla Avrupa'ya göç etmiş olan gurbetçiler ve farklı zamanlarda iltica etmiş kişilerle yani oralı kalamayan, buralı olamayan nesillerle iletişim kurmak ve entegrasyon, çocuk yetiştirme ve diğer konulardaki tecrübelerinden, tecrübesizliklerinden faydalanmak da önemli görevlerdendir.

MÜSLÜMANLARLA DİYALOG: Milyonlarca Müslüman mülteci var ve Hizmet'in bu insanlarla ilgili de, her göçmen grubunun hususiyetleri gözetilerek, hem asimile olmamaları hem de entegre olmaları adına, uzun soluklu bir plan geliştirmesi gerekiyor. Sadece farklı dini inanç gruplarıyla diyalog değil aynı zamanda kendi dindaşlarımızla yapılacak diyalog hizmetleri de bu bağlamda önem arz etmektedir. Müslümanlarla diyalog hizmeti, başlangıcı itibarıyla Türkiye’deki iktidarın emrindeki bazı din adamlarının Hizmet’e yönelik “fırak-ı dâlle” iftirasıyla Hizmet’i diğer Müslümanlar nazarında sapkın bir hareket olarak gösterme girişimine karşı bir cevap hüviyetinde başladı. Hizmet insanları, inançlar arası diyalog yanında diğer Müslüman kardeşleriyle de diyalog içinde olmaları gerektiğinin şuuruyla bu nevi diyalogda da hayli mesafe almaya başladılar. Kur’ani kardeşlik hukukunun bir gereği olan bu faaliyetler hem artmalı hem de her yerde sürdürülmelidir.

AFRİKALILARLA DİYALOG: Afrikalı göçmenler, Müslüman olsun veya olmasın, bir Afrikalılık bilincine sahip. Batı'dan nefret ettiği halde Batı'ya göç eden ve bambaşka bir hayat tarzı olan bu insanlarla nasıl ilişkiler geliştirecek ve onların göç tecrübelerinin İslami çizgide kalmasını nasıl sağlayacağız? Bu, bambaşka ve devasa bir çalışmanın konusu olabilir ancak şimdiden planlamalar yapmalıyız.

Ayrıca Hizmet hareketinin göç, iltica, entegrasyon konularında neleri, nasıl yapabileceği hakkındaki görüşlerim:

1.Göçmen ve mültecilerin bir an önce hizmetlere yoğunlaşması için dil öğretimini sağlamak: Dil, entegrasyon için önemli bir faktördür. Hizmet hareketi, göçmenlerin ve mültecilerin yerel dilde iletişim kurabilmeleri için dil kursu vermelidir. Bu, onların iş bulma ve sonuçlarıyla daha iyi entegre olmalarına yardımcı olabilir.

2.Barınma ve gıda sağlamak: Göçmenler ve mülteciler, çevresinde barınma ve gıda konusunda sorunlar yaşarlar. Hizmet hareketi, onlara barınma sağlayarak, güvenli bir çatı altında yaşamalarını sağlayabilir. Aynı zamanda gıda yardımı da sağlayarak, onların beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilir.

3.Eğitim sağlamak: Göçmen ve mültecilere Hizmet hareketi olarak eğitim imkanı verebilirsiniz. Bu, onların topluluğa daha iyi entegre olmalarına ve sonra da iş bulma şanslarının artmasına yardımcı olabilir.

4.Mesleki eğitim: Göçmen ve mültecilerin iş bulma şanslarını artırmak için mesleki eğitim verilebilir. Bunun sonucunda Hizmet hareketi, onların iş bulmaları ya da geliştirmeleri için destek olabilir.

5.Uzmanlaşma: Diyalog ve farklılıkların bir arada yaşayabilmesi konularını bağımsız bir ilim haline getirmek, göç olgusuyla birlikte bu konularda eğitim programları, yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapılmasını teşvik etmek ve desteklemek, uzmanlar yetiştirmek düşünülebilir.

6.Siyer Çalışmaları: Yukarıda da değinildiği üzere göç sünneti konusunda derinlemesine çalışmalar yapılmalıdır. Örneğin Medine Sözleşmesi'nde sözleşmeye taraf olan herkesin bir ümmet olarak kabul edildiğinin ve farklı inanç topluluklarıyla bir arada yaşamanın tek yolunun Müslüman-Zımmî ayrımına dayanmadığının bilinmesi dahi bazı önyargıları yıkacaktır.

7.Psikolojik destek sağlamak: Göçmen ve mülteciler, yaşadıkları travmalar nedeniyle psikolojik destek ihtiyaçları duyabilirler. Hizmet hareketi, onların psikolojik destek sağlayarak, yaşadıkları travmaları atlatmalarına yardımcı olabilir.

8.Hukuki destek: Türkiye'de davası devam eden arkadaşlara avukat veya hukuki danışmanlık hizmeti verilebileceği gibi, iltica aşamasındaki arkadaşlara hukuki destek ve AİHM’de davası görülenlere de maddi ve manevi destek sağlanabilir.