Göç Divanı Değerlendirme Makalesi - 2: Göç, göçmen, birinci ve ikinci nesil, kimlik inşası ve eğitim
Göçün etkilerinin kimlik gelişimi üzerinde görülmesini ve eğitim ile bu sürecin etkileşimini tartışmak için, önce göçün etkileri ve göç sonrası yaşam açısından birinci jenerasyon (göç eden aile ve ebeveynler) ve ikinci jenerasyonu (ortaokul ve daha küçük yaşlarda olan veya yeni ülkede doğan çocuklar) farklı değerlendirmeliyiz. İlk jenerasyon üzerinde normatif gelişme ve yeni bir kimlik inşası sağlamak mümkün olmadığı için (kalplerinde Müslümanlık şuuru ile büyümüş, camide bulunmuş ve ezan sesi dinlemiş, Müslüman kimliğini doğal olarak kabullenmiş ve göç ettiği ülkede, karşılaştıracağı kültürel ve dini referanslara sahip birey), ilk jenerasyonun geçirdiği evreler daha statik ve basamaksal olabilir. Örneğin, ilk göç edildiğinde olumlu veya olumsuz tepkisel karşılaştırmalar ile sürekli ölçülen ve tekrar değerlendirilen iki kültürel duruş noktası ilk göçmen ebeveynler için çok açıktır. Bu yüzden yetişkinlerin eğitiminde ikinci fıtrat oluşturmaktan bahsedilse de, bir çok kişi için değişim genellikle yüzeyseldir ve kişiler özellikle duygusal içerikli hayat tecrübelerinde kendi kimlik kodlarına çok çabuk dönüş yaparlar.
İkinci jenerasyon gençler için ise herhangi bir karşılaştırma yapmak mümkün olmadığı için, mihenk taşı olarak - kadim ve arzulanan örnek medeniyeti temsil etmese bile - herhangi bir vatan kültürü öğesinden yoksun, yetişilen toplumu kritik etmeden, doğal olarak kabullenme ve sevmek bu jenerasyon için sık rastlanacak bir deneyimdir. Buna göre, ikinci jenerasyon çocuklar için entegrasyon metotları ve stratejilerinden söz etmek bu neslin ihtiyacını karşılamaktan çok uzak bir yaklaşım olabilir.
Bu şekilde bakıldığında göçmen aileler için aile etkileşimi surecinde birkaç potansiyel rotadan söz edilebilir.
Kadim mirasın tam anlamıyla ulaşamadığı, sadece izlerinin kaldığı 150 yıllık geçmişi olan modernite ile yoğrulmuş, pörsümüş vatan (home country) kültürünü yeni ülkeye (host country) taşımaya çalışmak. Bu yaklaşım genel olarak birinci jenerasyonda, özellikle kültür kaybı endişesi ve tepkisel bir duruşla gelişir. Gelişimsel olarak lise çağında yaşanan aile ve gençlik kültürel çatışmaları bunun sonucu olabilir.
Birinci jenerasyon göçmenler için vatan kültürünün 1. maddedeki eksikliklerinden ötürü yeni ülkeye uyumsuzluğu gözlemlendiği süreçte vatan kültürünü tamamen reddetmek ve kimlik oluşturmada yeni kültürün popüler ve gözüken öğelerini (kıyafet, müzik, spor, konuşma şekli, davranış biçimleri, metropolde veya suburban (sosyoekonomik ayrımcılıkla kurulan zengin banliyölerde) bireysel hayat stili, yüz hareketleri, vücut dili, günlük jargon ve sansasyonel yayınlar, popüler gündem ve aktivite tercihlerini) gözüken kimlik olarak kabullenmek. Bu rotada seyredilen iki farklı ara yoldan söz edebiliriz. Birincisinde, zaman içerisinde eğitim ile yeni ülkenin entelektüel kültür öğeleri sayılabilecek sanat düşüncesi, ilim aşkı ve düşüncesi, çalışma etiği, eleştirel yayınlar, ve politik aktivizm ile toplumun eğitimli ve üretken bir ferdi olma yönelimlerini edinen ikinci jenerasyon göçmen gençler, popüler kültürün etkisinden bir ölçüde kurtulabilir, ama kadim miras ile bu entelektüel kültür öğelerinin bağları hiç kurulmamış ve anlaşılamamıştır. İkinci ara yolda ise ikinci nesil entelektüel kültür öğeleri ile tanışmadan popüler kültür seviyesinde ve bir arkadaş çevresinde yaşamını idame ettirebilir. Bu noktada, motivasyon eksikliği, akademik başarısızlık, oyun bağımlılığı, görsel izleme bağımlılığı, çalışma etiği problemleri ikinci nesil için söz konusu olabilir.
Bu iki rotanın sonuçlarından anlaşıldığı üzere, ikinci jenerasyon göçmen çocuklarının sağlıklı kimlik gelişimi için entegrasyon değil, yeni üretilen hibrit bir fidan olarak büyümek ve kök salmak kavramı üzerinde durmak alternatif bir yol sağlıyor bize… Bu kök salma, iki türlü olmalı:
A) Kökleri derine inebilecek bir ağaç, kadimden gelen fakat vatandan alınamamış olan 1) Kuran, 2) Sünnet, 3) Evrensel kültür ve medeniyet ve 4) İnsan kaynaklı manevi mirası ve maddi mirası yeni olarak edinebilmek,
B) Meyveleriyle ve meyvelerinin çekirdekleriyle aynı şekilde değil artırarak bir sonraki nesle taşıyabilmek. Bu manevi mirası Kuran’da birçok ayette geçen (Araf, 128; Meryem, 6; Meryem, 40; Enbiya, 105; Neml, 16; Kasas, 5) ve Hz. Adem’den günümüze gelen peygamberler ile maksimum seviyede temsil edilen bireysel olarak kâmil insan, toplumsal olarak da kâmil kültür ve medeniyet olarak anlamalıyız. Maddi mirası ise finansal, bilimsel, yönetimsel, teknolojik ve toplumsal gelişime yönelik üretim ve kalkınma olarak anlayabiliriz. Bu yaklaşımla meseleye bakınca, üçüncü bir rota mümkün gözüküyor.
Göç nesilleri için yeni bir zihin çerçevesi, üçüncü yer (Third space) oluşturmak: Çatışmacılık, asimilasyon ya da entegrasyon düşüncesinin ötesine geçen, Transnationalism (ulusçuluk ötesi) yaklaşımı, Hybridity teorisi, ve Homi Bhabha gibi düşünürlerin öne sürdüğü üçüncü yer (Third Space) ve benzer kavramlar. Üçüncü yer, ikinci jenerasyonun yeni bir kimlik inşası oluşturmak için bilinçli ve planlı bir şekilde yetiştirildiği bir düzlem. Üçüncü yeri boş bir ev olarak düşünürsek, evin açılması ve kurulması adres tespiti ve kira sözleşmesinin ötesinde, kiracının evi döşeyebilmek için getirdiği dekorasyon zevki, renk anlayışı, dizayn tercihleri ve uyumu, eşyaları, eşyaların arasındaki ilişkiler, ve evin kullanımına göre organize edilmesi gibi bilgileri kritiktir. Bu benzetme ile üçüncü yer, vatan kültürünün bazı öğelerinin aynıyla almadan geliştirilmesi, yeni ülke kültürünün bazı öğelerinin de aynıyla uygulamadan geliştirilmesi ve kadim medeniyet ve miras anlayışı ile yoğrularak yeni terkiplere, sentezlere ulaşılması demektir. Üçüncü yeri bazı düşünürler bir aktivite ve dert, çaba yeri olarak görseler de, bu cevap metninde üçüncü yeri, yazarın (Işık-Ercan, 2014) teorik yaklaşımı ile pozitif kimlik oluşturma ortamı (coğrafi yerin ötesinde kontext, ortam, düzlem) olarak nitelendirebiliriz. Bu modele göre ikinci jenerasyon çocuklar ailelerinin desteğiyle kimlik inşasında üçüncü yeri su şekilde oluşturuyorlar:
Drawing from multiple discourses (Birçok global kaynaktan beslenebilmek)
Navigating geo-cultural spaces (Değişik coğrafyalarda ve kültürlerle yaşadıkları için kimliklerinin daima farkında olarak bilinci uyum ve değişim gösterebilmek)
Becoming agents of negotiation (Çocuk ve ailelerin kimliklerini inşada bilinçli tercihler yaparak etken davranabilmesi)
Mediating conflicts (Birinci ve ikinci jenerasyon arasındaki farkları azaltma gayreti)
Regenerating traditions (Gelenekleri yeniden üretmek)
İkinci nesil göçmen çocukları için ütopik gözükebilecek fakat bir hibrit fidan olarak şimdiden ortaya çıkmaya başlayan ve kadim mirasın artarak devam edebileceği üçüncü yerin başarıyla oluşturulmasının uygulamada bazı göstergeleri şunlar olabilir: Yeni ülke dili ile aynı dönemde paralel olarak vatan dilinin korunması değil, vatan dilinin ikinci bir dil olarak görülüp akademik şekilde öğretilmesi. İslam medeniyet telakkisini anlayabilecek kapsamlı bir zihin yapısına sahip olacak çocuklar ve gençler için Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinden birinin akademik seviyede öğrenilmesini teşvik etmek ve bunun için gerekli kurumların ve yöntemlerin desteklenmesi
İkinci jenerasyonun hayırda ileriye gitme, kültürel çeşitliliği benimseme, maddi ve manevi gelişim, rehberler ve kaynaklar eşliğinde tanıştıkları kadim mirası aktarma gayesi, ve kullukta en güzeli yakalama motivasyonu ile orijinal projeler üretecek aktif zihinlere sahip olarak yetiştirilmesi, “Hel min Mezid” (Daha yok mu?) düşüncesinin evde okulda ve çevrede günlük olarak zihinlere işlenmesi
Popüler kültür öğelerinin ve sosyal Darwinizm’in günlük hayatta yogun gözlemlendiği yeni ülkede kültüre eleştirel bakma yeteneğinin kazandırılması sonucu özellikle kapitalizm, eşitsizlik, ırkçılık, sınıf farkı, adaletsizlik gibi problemler için küçük yaştan itibaren dert edinmenin sağlanması.
Bu yönde 2. maddede anlatılan birikimi yeni ülkeye olan sempatiyi, sivil sorumluluk ve aktif vatandaşlık motivasyonu ile birleştirip, yeni ülkenin sosyal yapısını ve insan kaynakları (human capital) destekleyip güçlendirmeyi ve ülke çapı ve global manada insanların sağlık ve huzurunu (well-being) hedefleyen kampanyalar, sosyal platformlar ve hareketleri teşvik ve planlama
3. Maddede belirtilen toplumsal problemlerle ilgilenmek için farklı düşünce, prensiplerin ve kavramların net olarak aile ve çevrede bilinçli ve planlı olarak dile getirilmesi. Örneğin: Tüketmek yerine üretmek, yeni yerine çevreyi korumak için ikinci el, almak yerine vermek gibi kavramları hayata geçirebilmek için ikinci nesil çocukların beyin bağlantılarının oluştuğu ve günlük hareketlerin ve aktivitelerin oturduğu küçük yaşlarda gönüllülük, NGO, non-profit ve kasaba, şehir çapındaki yerel derneklerle irtibatın kurulması ve ortak organizasyonlar yürütme.