Çevre Divanı Değerlendirme Makalesi - 2: Çevreye ve Diğerlerine Karşı Sorumlu Olma

Bu metin Dr. İsmail M. Sezgin’in doktora tezinde yer alan, Fethullah Gülen’in “Çevreye ve Diğerlerine Karşı Sorumlu Olma” bölümünün kısaltılmış ve İngilizce’den çevrilmiş halidir.

Giriş

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ’âkıl’ (moral agent) tanımı: Hocaefendi, âkılı varlık perspektifine dayanarak tanımlar ve insanlara verilen nefis, akıl, irade ve vicdan gibi potansiyel güçlerini vurgular. Bu güçler, insanlara Allah tarafından verilmiş olup, onları yeryüzündeki halifeleri yapar ve âkıl olmanın temelini oluşturur.

Lynn White (1967), Yahudi-Hıristiyan düşüncesinin insanları insan olmayan varlıkların üzerinde öncelediğini, bu durumun doğal kaynakların aşırı sömürülmesine ve mevcut çevresel sorunlara yol açtığını savunmuştur. Ancak White aynı zamanda Aziz Francis gibi Hıristiyan düşünürlerin de çevrenin koruyucuları olarak insan sorumluluklarına vurgu yaptığını belirtmiştir. Benzer tartışmalar İslam literatüründe de bulunabilir; İbrahim Canan gibi alimler, insan odaklı bir görüşü desteklemekte ve insanların Allah’ın elçileri olarak sahip oldukları sorumlulukları kabul etmektedir. Canan, insan olmayan unsurların değerini vurgulamış ve insanlar ile çevre arasındaki bağı tanımıştır.

Öte yandan, Fethullah Gülen Hocaefendi İslam’da halifelik kavramına vurgu yapmaktadır. Kur’an’a göre, insanlar yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak atandılar ve Allah’ı temsil ediyorlar, ancak gücün kendisine sahip değiller. Hocaefendi halifelik kavramını Allah’ın bir hediyesi olarak tanımlar ve insanların Allah’a inanarak, evreni keşfederek ve doğaya müdahale ederek rolünü yerine getirme görevi olduğunu belirtir. Ancak Hocaefendi, insan müdahalesinin sınırlarını da kabul eder ve kendi adına değil, Allah’ın adına hareket etmenin önemini vurgular.

Hocaefendi’nin perspektifi, insanların doğa ile ilişkisinde merkezi rolü kabul ederken, aynı zamanda insan dışındaki varlıkların nitelik değerini vurgular. İnsanların kaynakları Allah’ın adına kullanma, tüketim için etik kurallara uyma, savurganlıktan kaçınma ve eylemlerinden sorumlu olma gibi belirli hakları ve sorumlulukları vardır. Özetlemek gerekirse, Hocaefendi’nin katkısı, insan sorumlulukları ve çevre konusunda bir perspektif sunar, halifelik kavramını ve doğaya karşı sorumlu müdahale ihtiyacını vurgular.

Mülkiyet mi Yoksa Vesayet mi?

Fethullah Gülen Hocaefendi, insanların doğa ile ilişkisinde merkezi rolünü dört önemli ayrıntıyla vurgular:

Devredilmiş Yetki: İnsanlar, Allah tarafından yaratılan bilinçli varlıklardır ve bu dünyada halef olarak atandılar. Allah’ı temsil etmelerine rağmen, gücün kendisine sahip değillerdir. Allah tarafından belirli rolleri ve sorumlulukları yerine getirmek için yetkilendirilmişlerdir ve her zaman yetkinin kaynağını akıllarında tutarlar (tanrı-merkezli yaklaşım).

Destekleyici Rol: İnsanlar, Allah’ın isteklerini yerine getiren yardımcılarıdır ve kendi arzularını takip etmezler. Bir başbakanın seçmenler adına hareket ettiği gibi, insanlar sonsuz bir güce sahip olmaksızın Allah adına hareket ederler.

Eylemde Bulunma Yetisi: İnsanlar, Allah’ın istekleri doğrultusunda hareket eden ahlak temsilcileridir (âkıl). Bu yetkinin devredilmesi sorumluluk gerektirir, çünkü insanlar bu yetkiyi nasıl kullandıkları konusunda sorgulanacaklardır. Doğaya karşı olan eylemlerinden sorumludurlar.

Nispi Önem: İnsanlar, akıl ve bilinç gibi belirli kapasitelere sahip olduklarından dolayı, diğer yaratılış unsurlarına kıyasla bazı yönlerden daha önemli olsalar da, bu üstünlük mutlak değildir. Bu, yaratılışın bir parçasıdır ve insan olmayan unsurlar da dahil olmak üzere tüm bileşenlerin ilgili ve önemli olduğunu tamamlar.

İnsanların merkezi konumu, insan olmayan varlıkların nitelik değerini azaltmaz. İnsanların diğer varlıkla anlamlı bir ilişkisi vardır ve bu ilişki, Allah tarafından insanların süreci anlamaları ve takdir etmeleri için tasarlanmıştır. Bununla birlikte bu, insan dışındaki varlıkların daha az önemli olduğu anlamına gelmez. İnsanların merkezi konumu, sorumlulukları beraberinde getirir ve bu daha sonra daha detaylı bir şekilde tartışılacaktır. Ancak önce, insanların diğer varlıklar üzerindeki müdahale haklarının sınırlarını keşfetmek, insan ve insan olmayan unsurların konumunu netleştirmek önemlidir.

İnsan Müdahalesi ve Çevresel Sınırlar

Hocaefendi’ye göre insan halifeliği, insan dışındaki varlıklar üzerinde tam bir egemenlik değildir, ancak Allah’ın verdiği devredilmiş bir yetkidir ve bu, insanların dünyada eylemde bulunma, yönetme ve halef olma anlamına gelir. Bu, insanlara “doğaya müdahale etme hakkı” verir. Bu müdahale hakkı, mevcut varlıklara katılma ve aktif olarak değiştirme veya varlıklarla uyum içinde olma şeklinde anlaşılmalıdır.

Hocaefendi, insanların Allah’ın otoritesine bağımlılığını ve doğaya müdahalelerine konulan sınırları vurgular. Bu sınırlamalar şunları içerir:

1. Allah’ın Adıyla (veya Bismillah)

Hocaefendi, Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri olarak insanların kendi adlarıyla değil, Allah’ın adıyla hareket etmelerinin önemini vurgular. Bu ilke, her şeyin Allah’ın adıyla kullanılması gerektiğini gösterir ve dünyaya egemenlik yerine Allah’ın verdiği sınırlı izni vurgular.

2. Müdahale Sınırları (Helal ve Haram Sınırları)

İnsanların doğal dünyaya müdahalesi belli sınırlamalara tabidir. Hayvan tüketimiyle ilgili belirli kurallar vardır, helal ve haram kategorileri gibi. Hayvanların eti tüketilmek için Allah’ın adıyla kesilmelidir. Bu da, aslında Allah’ın halifeleri olarak bile istediğimiz gibi her canlıyı tüketme hakkına sahip olmadığımız farkındalığını oluşturur.

3. İsraf Etmemek

İnsanlar ile varlık arasındaki ilişkide israf etmemek önemlidir. İhtiyaç olmadan Allah’ın lütfettiği nimetlerin aşırı veya kötüye kullanımı İslam’da ciddi bir günah olarak kabul edilir. Hocaefendi adaleti, dengeyi vurgular, yiyecek ve su israfından kaçınmaya uyarıda bulunur, kaynakların insani arzular yerine ihtiyaçlara göre kullanılmasını önerir.

4. Allah’a Karşı Sorumluluk

İnsanlar eylemlerinden ve çevreye karşı olan davranışlarından nihai olarak sorumlu tutulacaklardır. Bu sorumluluk, ekolojik dengeyi koruma, zararı onarma ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabalarını içerir. Hocaefendi, bu sorumluluk bilincinin önemini vurgular ve toplumsal normların bu değerlere öncelik vermemesi durumunda bile çevre etiği konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlar.

Niteliksel (Intrinsic) Değer / Araçsal değer

Fethullah Gülen Hocaefendi’ye göre doğanın insan dışı bileşenleri insanlar için hem niteliksel hem de araçsal değere sahiptir. Bu, aydınlanmış insan merkezcilikle (enlightened antroposentrism) uyumlu bir yaklaşımdır, ancak perspektifleri arasında farklılıklar bulunmaktadır. Hocaefendi, insani amaçlar için doğadaki unsurların araçsal değerini vurgularken aynı zamanda bu unsurların niteliksel değere sahip olduklarını da kabul eder.

Fethullah Gülen’in Yazılarında İnsan Harici Varlıkların Niteliksel Değeri

Hayvanlar konusunda Hocaefendi, onların araçsal değerinin yanı sıra niteliksel değeri de olduğunu savunmaktadır. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) öğretilerinden örnekler vererek, hayvan türlerini korumanın ve ekolojik dengeyi sürdürmenin önemini göstermektedir. Halk sağlığı adına bile hayvanların öldürülmemesi veya yok edilmemesi gerektiğini belirtir, çünkü bu, Allah tarafından kurulan doğal dengeyi bozar. Hocaefendi, hayvanların Allah’a ibadet etme şekillerinin olduğunu ve dolayısıyla niteliksel değere sahip olduklarını düşünmektedir.

Bitkiler konusunda Hocaefendi, onların insanlar için  katkı değerine katılırken, aynı zamanda nitelik yönünden de değerleri olduğunu savunmaktadır. Peygamber’imizin kıyametin eşiğindeyken bile bir ağaç dikmeyi teşvik ettiği bir hadisi referans gösterir, bu da ağaçların sebeplerin  ötesinde manevi bir değere sahip olduğunu ima etmektedir.

Canlı olmayan varlıklar açısından Hocaefendi, suyun dikkatli bir şekilde kullanılmasıyla ilgili bir hadisi referans gösterir ve doğal kaynakların Allah’a karşı görevleri olduğunu ve kendilerinde anlamlar taşıdığını vurgular. İnsanların doğal kaynakları kullanma hakkı olduğu gibi, bunu belirlenmiş sınırlar içinde ve sorumluluk duygusuyla yapmaları gerektiğini belirtir.

Mevcut Çevre Felsefesi Tartışmalarından Farklar

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin felsefesi ile antroposentrik (insan merkezli) görüş arasında farklılıklar vardır. Hocaefendi’nin felsefesi teosentrik olup, Allah’ı merkeze yerleştirir ve insanları Allah’ın halifeleri olarak kabul eder. Bu görüşte insanların niteliksel  değeri, Allah’ın insanları halife olarak atamasından ve Allah’ın niteliklerini anlama kapasitelerinden kaynaklanır. Bu teosentrik bakış açısı, sadece insan olmalarına dayanarak niteliksel değer atfeden tamamen antroposentrik bir görüşle örtüşmeyebilir.

Hocaefendi’nin öğretileri çevrenin nimetleri için Allah’ı tanıma, O’nu tefekkür etme ve şükran duymayı vurgular. Çevredeki dengeyi gözlemlemek, anlamak ve korumak, Hocaefendi’nin vurguladığı sorumluluklar arasındadır. Yaratılışı inceleyerek ve düşünerek ma’rifet elde etmek de önemli bir sorumluluk olarak görülür.

Genel olarak, Hocaefendi’nin felsefesi, çevre bilinci ve bilgeliği Allah’ın tanınması temeline dayanan teosentrik bir perspektif üzerinde çevresel sorumluluklara teşvik eder.

Çevreye Karşı Sorumluluklar

Varlıkları Anlama ve Takdir Etme: İnsanların, ma’rifet arayışlarının bir parçası olarak çevreyi gözlemleme, analiz etme ve anlama sorumluluğu vardır. Evren hakkında öğrenme süreci, insanlığı yükseltmek ve Allah’ın halifeleri olarak görevlerini yerine getirmek olarak görülür. Varlıkları inceleyip üzerine düşünerek bireyler, Allah’ın her şeydeki hikmet ve amacını daha derin bir şekilde takdir edebilir ve tanıyabilirler.

Dengenin Korunması: Âkıllar, çevredeki dengeyi koruma göreviyle görevlendirilmiştir. Allah tarafından oluşturulan bu denge, hayvanlar, bitkiler ve evrenin diğer unsurları arasındaki ilişkileri kapsar. İnsanların bu hassas dengeyi tanıması ve koruması görevdir. Kur’an ayeti (55:7-8), dengeyi bozmanın yasaklanmasını vurgulayarak, insanların onu koruma sorumluluğunu vurgular.

Dengenin Onarılması ve Güzelleştirme: Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından vurgulanan başka bir sorumluluk, denge bozulduğunda dengeyi yeniden sağlama yükümlülüğüdür. Çevresel felaketleri önlemek veya en aza indirmek ve doğal dengeyi yeniden sağlamak için insan müdahalesi gereklidir. Ek olarak, insanlar, Kur’an’da cennet tasvirlerinden ilham alarak çevreyi güzelleştirmeye teşvik edilir. Amaç, gelecek nesiller için uyumlu ve estetik açıdan hoş bir dünya yaratmaktır.

Fethullah Gülen’in Sorumluluklar Üzerine Öğretileri

Özetlemek gerekirse, Hocaefendi’nin sorumluluklar üzerine öğretileri bilgi arayışını, ekolojik dengeyi korumayı ve çevrenin iyileştirilmesi üzerinde çalışmayı kapsar. Bireysel sorumlulukları önceliklendirirken, aynı zamanda küresel sorumlulukların önemini de kabul eder.

Hizmet Mensuplarına Tavsiyeler

Önceki metinde verilen bilgilere dayanarak, aşağıda bazı öneriler sunulmaktadır:

  1. İnsan harici varlıkların niteliksel değerini tanıyın: Hayvanlar, bitkiler ve diğer doğal unsurların insanlara sağladıkları faydanın ötesinde niteliksel bir değere sahip olduklarını kabul edin.
  2. Sorumlu bir halifelik rolü üstlenin: Çevrenin sorumlu bir şekilde koruyucusu olmayı benimseyin ve doğayı korumanın ve muhafaza etmenin insanların bir görevi olduğunu anlayın.
  3. Hz. Muhammed’in (sav) öğretilerini takip edin: Peygamber’in hayvanlara karşı merhamet ve şefkat örneklerini öğrenin, doğaya yönelik iyi davranışları teşvik edin.
  4. Sürdürülebilirliği destekleyin: Doğal kaynakları sorumlu bir şekilde ve sürdürülebilir sınırlar içinde kullanma konseptine uyun, insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki uzun vadeli etkilerini göz önünde bulundurun.
  5. Dengenin yeniden sağlanmasını teşvik edin: Doğanın dengesi bozulduğunda, insanların koruma çalışmaları, ağaçlandırma veya diğer önlemler aracılığıyla dengeyi yeniden sağlama sorumluluğu olduğunu kabul edin.

Bu önerileri uygulayarak, bireyler çevrenin korunmasına katkıda bulunabilir, tüm yaşam formlarına saygı gösterebilir ve daha sürdürülebilir ve dengeli bir dünya yaratma yolunda çalışabilirler.

Biyografi

İstanbul’da doğup büyüyen Dr. İsmail Mesut Sezgin, Leeds Beckett Üniversitesi'nde Modern İslam’da Ahlaki Sorumluluk konusunda doktora tezini tamamlamıştır. Oxford Regent’s Park College’da Din ve Toplum üzerine araştırma asistanı ve Leeds Business School’da Yönetim, Liderlik ve Küresel Sorumluluk post-doktora araştırmacısı olarak çalışmalarına devam etmektedir. Dr. Sezgin’in Politik İslam, Ekstremizm, Etik ve (Hizmet Hareketi özelinde) Dini Hareketler alanlarındaki uzmanlığı ve ilgisi uluslararası konferanslarda konuşma yapmasını, yorumlarda bulunmasını ve BBC Hardtalk gibi çeşitli medya platformlarında ropörtajlar vermesini sağlamıştır.

Dr. Sezgin ayrıca Londra merkezli kâr amacı gütmeyen ve Hizmet Hareketi üzerine bilgi, araştırma ve kritikler sunan Hizmet Araştırmaları Merkezi’nin (Centre for Hizmet Studies) kurucularındandır. Hizmet Hareketi, toplum tabanlı bir sivil harekettir ve Dünya çapında 160’tan fazla ülkede aktiftir.