Kültür Mirasının Evrensel Dili Olarak Sanat

Dr. Mehmet Refii Kileci

Bilim, sanat ve medeniyet, insanlığın ortak mirasıdır. En büyük sanatkâr olan Allah Celle Celâluhu, kâinatı en harika şekilde yaratmıştır. Rabbimizin onlarca güzel ismi Kur’an ve kâinat kitabındaki ayetleri buna şahittir. Cevşen’deki Mülevvin, Müzeyyin, Mücemmil isimleri gibi Allah’ın onlarca ismi, Rabbimizin en büyük sanatkâr olduğunu göstermektedir.

Peygamberler vasıtasıyla devam eden bu sanat faaliyetleri, Hz. Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem) mesajlarıyla doruk noktasına ulaşmıştır. Bu ümmet, Orta Asya’dan Atlas Okyanusu’na, Endülüs’ten Çin sınırına kadar uzanan geniş bir coğrafyada muazzam bir medeniyet inşa etmiş ve binlerce eser meydana getirmiştir. Camiler, medreseler, hanlar, saraylar, dergahlar, sebiller, kütüphaneler ve hastaneler gibi ihtişamlı yapılarla birlikte, hat sanatı, çini işçiliği, tezhip, minyatür, cilt, ebru gibi el sanatları ile musiki, şiir, edebiyat gibi kültürel faaliyetlerde de harikulade eserler ortaya çıkmıştır. Bu gerçek, dünya kütüphaneleri ve müzelerinde açık bir şekilde görülebilir. Örneğin, dergâhta eğitim alan bir hattat, sadece yazı yazmakla kalmayıp aynı zamanda önemli dini metinlerin yanı sıra âyetler, hadisler ve kelam-ı kibar gibi mesajları da aktarır. Örneğin, “edep yahu” gibi, “bu da geçer yahu” sözleri yazarak topluma mesaj verirdi. Geçmişin sanatçıları genellikle dini atmosferlerde yetişmişlerdir; bu atmosferler arasında cami, tekke, kilise, havra gibi mekânlar öne çıkmaktadır. Yeryüzü mirasçılarının sekizinci vasfı olan sanat, günümüzde büyük bir önem arz etmektedir. Herkesin bir sanatkar olması mümkün ve gerekli değildir, ancak herkes sanatı takdir etmeli ve imkan nispetinde bu sanatları anlamak ve zevk almak için çaba göstermelidir.

İki yüzyıldır, ilim, sanat, kültür ve medeniyet alanlarında müthiş bir düşüş yaşayan Müslüman toplumların, toparlanıp yeniden, hem kendi dünyalarına hem de dünyanın huzuruna, barışına, refahına katkıda bulunmaları elzemdir. Toplumların ilk çöküş belirtileri genellikle sanat alanında ortaya çıkar ve sanatın yozlaşmasıyla birlikte maddi ve manevi değerler de birlikte yıkılır.

Sanatın İslam’daki Yeri ve Geleceği

Tarih boyunca çeşitli peygamberler sanat veya zanaatla uğraşmış, bu sayede hem hizmetlerini yerine getirmiş hem de geçimlerini sağlamışlardır. Hz. Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) ise dil ve belâgatın imamıdır. O, sanatını insanların hidayeti için kullanmış, söz ve mesajlarında üstün bir edebî ve estetik derinlik sergilemiştir.

Sanat, geleceğin dünyasını inşa etmede önemli bir vesiledir. İslam sanatlarında soyutlama (tecrit) anlayışı hakimdir. Bir Müslüman sanatçının temel amacı, Allah’ın yarattığı eserleri yansıtan bir ayna olmak ve insanlığa fayda sağlamaktır. Dolayısıyla, sanatını Allah rızası için icra etmesi esastır.

Tasavvufta Sanatın Rolü

Eski dergâhlarda, kalbi zikirle manevi olgunluğa erişen dervişlere aynı zamanda bir sanat dalı da öğretilirdi. Derviş, bu sanat aracılığıyla hem kendisine hem topluma faydalı olur, kötü alışkanlıklardan korunur, sabrı öğrenir, edep ve terbiye kazanır ve aynı zamanda geçimini sağlar.

Örneğin, dergâhta eğitim alan bir hattat, sadece yazı yazmakla kalmaz, aynı zamanda ayetler, hadisler ve hikmetli sözler (kelâm-ı kibar) aracılığıyla topluma mesaj iletirdi. “Edep yahu”, “Bu da geçer yahu” gibi ifadelerle, sanatını irşadın bir parçası hâline getirirdi. Geçmişin sanatçıları, genellikle dini ve kültürel atmosferlerde yetişmişlerdir. Bu eğitim ortamları arasında camiler, tekkeler, kiliseler ve havralar önemli yer tutmaktadır.

Sanatın Günümüzdeki Önemi

Sanat, yeryüzü mirasçılarının sekizinci vasfıdır ve günümüzde önemini daha da artırmaktadır. Herkesin sanatkâr olması gerekmez, ancak sanatı anlamak, takdir etmek ve imkânlar ölçüsünde bu estetik değerlerden faydalanmak herkesin sorumluluğudur.

Bediüzzaman Said Nursî, “İnsanlık âhir zamanda ulûm ve fünuna dökülecektir.” sözüyle, önemli bir hedefe işaret etmektedir. Arapça’da “fünun”, pozitif bilimlerin yanı sıra sanat anlamına da gelmektedir. Arap toplumlarında sanat için “fen”, sanatçı için ise “fennân” terimi kullanılır. Bediüzzaman Hazretleri, ilim ve sanatların gelişimini vurgulamak için “dökülecektir” kelimesini özellikle seçmiş, bu süreci bir şelalenin hızla akışına benzetmiştir. Nitekim bu öngörü gerçekleşmiş; günümüzde bilim ve sanat büyük bir önem kazanmış ve kazanmaya devam etmektedir.

Sanatın Kültürel ve Evrensel Gücü

Kendi kültürümüze ait, özgün ruhu ve maneviyatı yansıtan sanat eserleriyle dünya ve insanlığa büyük katkılar sunabiliriz. Sanat, insanlar arasında en güzel tanışma, iletişim ve köprü kurma aracıdır. Sanat buluşturur, kaynaştırır ve ortak değerleri güçlendirir.

Tüm milletlerin sanatları, kendine has güzellikler taşımaktadır. Ancak bizim sanatlarımız, vahye, 1400 yıllık birikime ve derin bir maneviyata dayanmakta, bu yönüyle diğer sanat akımlarından ayrılmaktadır. Bu birikimi gelecek nesillere aktarmak, sanatın evrensel gücünü doğru kullanmak ve insanlığa katkı sağlamak hepimizin sorumluluğudur.

Picasso ve Endülüs Mirası: Sanatın Evrensel Gücü

Picasso’yu Picasso yapan en önemli unsurlardan biri, Endülüs mirasıdır. Sanatında soyutlamayı arayan Picasso, bu anlayışı İslam sanatında bulduğunu ifade etmiştir. Türk ressam Nurullah Berk, anılarında hat sanatının Picasso’nun en çok hayran olduğu İslam sanatı olduğunu belirtmiştir.

Paris’e giden Türk ressamlar zaman zaman Picasso’yu ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerden birinde Picasso, Türk ressamlarına şu sözleri söylemiştir:

“Niçin Batı sanatını taklit ediyorsunuz? Sizin hat sanatınız, bizim modern sanatta ulaşmaya çalıştığımız noktaya yüzyıllar önce ulaştı.”

Ünlü ressam Hasan Kıvrık, Paris’te Picasso’nun atölyesine giderek yanında çalışmak ve ondan bir şeyler öğrenmek istediğini söylediğinde, Picasso şu cevabı vermiştir:

“Sen Türksün, değil mi? Biz bugün sanatta sizin hattatlarınızın yaptıklarını yapmaya çalışıyoruz. Sen hemen memleketine dön, kendi sanatını incele ve öğren.”

Picasso’nun meşhur sözü ise şudur:

“Eğer İslam hat sanatını bilseydim, asla resimle uğraşmazdım.”

Sanatın Sağladığı Katkılar

Sanat, insanları bir araya getiren, kültürleri birbirine bağlayan güçlü bir araçtır. Sanatın sağlayabileceği katkılardan bazıları şunlardır:

Sanat, dostluk köprüleri kurmada etkili bir araç olabilir.

İslamofobi ve İslam’a yönelik güvensizlik, yanlış anlamalar ve önyargıların giderilmesinde sanat önemli bir rol oynayabilir.

Sanat, temsilin en etkili vesilelerinden biri olarak kullanılabilir.

Sanat, kültürel mirasa erişimi sağlayan en güçlü araçlardan biridir.

Sanatın İnsanlar Üzerindeki Etkisi: Canlı Örnekler

Rotterdam’daki sanat merkezimizde hat derslerine katılan bir Hollandalı hanımefendi, solak olduğu için yazı yazmada zorlandığını belirterek geçen yıl bir arkadaşımıza şunları söyledi:

“Solak olduğum için bu sanatı öğrenmekte zorlanıyorum, ancak buranın ruhunda farklı bir huzur var. Burada olmak bana terapi gibi geliyor. Sırf bu atmosferi yaşamak için bile buraya gelmeye değer.”

Yaklaşık 15 yıl önce Amerika’daki Minnesota Üniversitesi’nde bir sergi düzenlenmişti. Bir arkadaşımız, sergiyi gezen iki ziyaretçinin konuşmalarına kulak misafiri oldu ve şunları nakletti:

“İslam sanatlarında bir ruh ve manevi bir tat var. Bu sergide de bunu hissediyorum. Ancak, kendi sanatlarımızda böyle bir derinlik bulamıyorum.”

Sanatın Evrensel Gücü

Sanatın, insanları bir araya getiren ve kültürel bağları güçlendiren bir yönü vardır. Beş yıl önce atölyemize katılan 75 yaş üzerindeki emekli bir Hollandalı öğretmene, ilk derste “Bu sanatı neden öğrenmek istiyorsunuz? Zannedersem Müslüman değilsiniz ve Arapça da bilmiyorsunuz.” diye sordum. Bana şu cevabı verdi:

“Evet, Müslüman değilim. Arapça da bilmiyorum. Ama İslam hat sanatı bana büyük bir heyecan veriyor. Estetik olarak çok etkileyici buluyorum.”

Ardından cep telefonunu çıkararak kaydettiği onlarca hat sanatını gösterdi ve şöyle dedi:

“Bunlar benim ruhuma hitap ediyor ve beni derinden etkiliyor.”

Sanatın İslam’daki Yeri

Fransız filozof Roger Garaudy, İslam sanatlarının soyutlamaya yönelmesini ilahi aşkınlık anlayışıyla açıklamaktadır. Ona göre:

“İslam sanatları insanı camiye, cami ise insanı ibadete götürür.”

Ünlü Fransız ressam Henri Matisse de sanat yolculuğunun kökenlerini şu sözlerle dile getirmiştir:

“Bana ilhamlar hep doğudan gelmiştir.”

Roger Garaudy, eserlerinde İslam sanatının doğaya taklitçi bir şekilde yaklaşmadığını, estetik bir soyutlama yöntemi kullandığını ve bu nedenle modern sanatta derin bir ilham kaynağı olduğunu vurgulamaktadır.

Sanatı Keşfetmek ve Sanatsever Olmak

Muazzam bir kültürel mirasa sahibiz, ancak bu mirasın farkında değiliz. Üstelik, farkında olmadığımızın da farkında değiliz. Oysa çözüm çok basit:

  • Bir sanat dalıyla ilgilenmek
  • Sanatı anlamaya çalışmak
  • Bilgi ve bilinç sahibi bir sanatsever olmak

Sanatçı olmasak da sanata ilgi duyan, onu takdir eden bireyler olabiliriz. Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisini unutmayalım:

“Ya âlim ol, ya öğrenci ol, ya dinleyici ol ya da ilmi seven ol. Beşinci olma, helak olursun.”

Bu hadisten hareketle, sanatı ve sanatçıyı seven bireyler olmak, kendi kültürel mirasımıza sahip çıkmak ve onu daha geniş kitlelere ulaştırmak hepimizin görevidir.

Sanat, bir köprüdür. İnsanları buluşturur, kaynaştırır ve dostluklara vesile olur. Muhabbet fedaileri için sanat, en güzel iletişim yollarından biridir.

Biyografi

Hollanda’nın Rotterdam şehrinde yaşayan Dr. Kileci, ebru ve hat ustası ve sanat eğitmenidir. Aslen İstanbullu olan Dr. Kileci, yirmi yılı aşkın bir süredir Rotterdam’da yaşamakta ve burada klasik İslam sanatlarının öğretilmesini ve öğrenilmesini teşvik etmek için Rumi Kunst Instituut’u kurmuş, Hat ve Ebru konusunda uzmanlaşmıştır. Ebru sanatı, rengin bir sıvının yüzeyinden kağıda aktarılmasıyla desenli kağıt üretme sanatı olup 20. yüzyılın büyük ustalarından Mustafa Düzgünman ve Niyazi Sayın‘dan geleneksel eğitimini alan Dr. Kileci, günümüzde Avrupa’nın önde gelen ebru sanatçılarından biri olarak kabul edilmektedir. İlahiyat alanında doktora derecesine sahip olan Dr. Kileci, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika’daki çeşitli üniversitelerde ebru sanatına dair atölyeler düzenlemiş ve sanatın ruhani boyutları üzerine dersler vermiştir. Kendisini, Avrupa’da doğu sanatlarını tanıtmayı ve çok kültürlü bir toplumun sürekli gelişimine katkıda bulunmayı kişisel bir hedef olarak görmektedir.